OYUN TANITIMI: aksiyon

Pes 2014

Pes 2014 incelemeleri

FİFA 2014

FİFA 2014 OYUN İNCELEMELERİ

Assassin's Creed

Assassin's Creed:Revelations oyun İncelemesi

Need for Speed: Rivals

Need for Speed: Rivals videolu oyun incelenmesi

Mass Effect 3

Your Mass Effect 3 videolu oyun incelemesi

aksiyon etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
aksiyon etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Grand Theft Auto V (İnceleme) (PS4)

Unknown 20:29 | , , , , , ,

Bazı oyunlar, diğer tüm oyunlardan farklıdır. Ne zaman geldikleri, ne yenilikler getirecekleri veya ne anlatacakları önemli değildir. Elbette saydığım özelliklerin hepsi her oyun için önemlidir ama, o bazı oyunlardan bir şekilde inanılmaz eminizdir. Bizi ne olursa olsun hayal kırıklığına uğratmayacaklardır.

Bilmem kaç yıldır içinde bulunduğum oyun dünyasında benim için iki oyun ve bir firma bu mertebededir. The Elder Scrolls serisi, Grand Theft Auto serisi ve Naughty Dog. Bu isimlere ait her bir parçanın inanılmaz değerli ve özel olduğunu düşünmekteyim. Hani, beklentinin anlamsız olduğu, zaten tüm beklentileri aşacaklarına inandığınız yapımlarla karşı karşıyasınızdır.

GTA serisiyle ilk tanışmanızı hatırlıyor musunuz? Bunu cidden sormak istedim? İlk nerede ve nasıl efsanenin tadına vardınız? Grand Theft Auto, GTA III,  GTA IV, Trevor?

Bundan yıllar önce bir arkadaşımın evine konuk olduğumda GTA II ile efsaneye girişimi yapmıştım. Henüz orta bir öğrencisi olarak ne o dünyanın sunduğu hikayeyi ne de başka şeyleri umursuyordum. Beni çeken tek şey dalgaların köpürmesiydi...

Kuşbakışı bir haritada tüm kuralları yıkmak ve arabaları patlatmak inanılmaz eğlenceli gelmişti. Aylarca bunu yaptım. Hiç sıkılmadan o doyumsuz oyunun keyfine vardım. Arada görev filan alıyordum ama diyorum ya, umurumda bile değildi. Oynadığım şeyin büyüsü bugün bile benim peşimi bırakmış değil. Sanırsam aynı hissi GTA II hariç sadece iki oyunda yaşadım. The Elder Scrolls: Daggerfall ve Half-Life 2.

Akabinde GTA III duyurulduğunda ailecek kendimizden geçtik. TPS'ye geçiş yapacak serinin eleştirileri bitmek bilmiyordu. Yok efendim, acaba bu yenilik oyunu batıracak mıydı? Yok efendim, eski hissiyat kayıp mı olacaktı?

Uzun bir süre bilemedim. Çünkü kendisi benim emektar bilgisayarımdan çok fazla şey istiyordu. Bir kaç yıl arkadaşlarıma imrenerek, evde GTA II oynamaya ve kendi kendimi eğlendirmeye devam ettim. İki ek oyun olan Vice City ve San Andreas çıktığında da durum değişmemişti. İnsanlar oynuyor, ben izliyordum. 

Yeni bilgisayarıma ve sonraları elime geçen PS2'ye kavuştuğumda işler değişmişti. Doyasıya oynadım ve GTA evrenini özümsedim. Serinin halen en iyi oyunu olarak görülen San Andreas'taysa kendimden geçtim.

Bu böyle sürüp gitti. İlk GTA'yı oynarken bir ufaklıkken, GTA V'e geldiğimde aradan geçen yılların çokluğu ve oyunun bir an bile bozulmamış oluşu her zaman beni etkiledi.

GTA V hakkında çok yazıldı, çok çizildi. Ondan bir kez daha uzun uzadıya bahsetmeyeceğiz elbette ama tıpkı The Last of Us Remastered gibi, GTA V'in yeni versiyonunu da özel kılan belli başlı şeyler var. 


Her Şey Yeni, Her Şey Nesil!

Kullandığım başlık hem doğru, hem yanlış bir tabi aslında. GTA V sonuçta yeni nesil için geliştirilmiş bir oyun değil. Farklı bir grafik teknolojisi filan kullanmıyor. Muhtemelen tıpkı The Last of Us'ta olduğu gibi, önceki konsollarda uygulayamadıkları belli başlı özellikleri, PS4 ve Xbox One için erişebilir kılıyorlar.
En önemlisi oyun 1080p olarak yeni nesle geçmiş durumda. Çözünürlük demek detay demektir ve GTA V işte bunun hakkını sonuna kadar veren bir oyun. Ekranda çizilen mesafenin de inanılmaz artması oyunculara daha derin daha gerçekçi bir oyun tecrübesi sunuyor.

Diğer önemli grafiksel gelişmeyse kaplamaların ve karakter modellemelerinin üzerinden geçilmesi oluyor. Zaten bugüne kadar tonlarca karşılaştırma videosu izlediniz, nasıl göründüğünü de biliyorsunuz. Yeni GTA V'in manzaraları bu yönüyle gerçekten muhteşem görünüyor. Şehir hayatından sıkılıp, kendinizi dağa bayıra vurduğunuzda ne demek istediğimi anlayacaksınız. Zaten siz gitmeseniz bile Trevor'u muhtemelen oralarda bir yerde sızmış olarak bulacaksınız.

GTA V, Dualshock'un imkanlarından da eğlenceli bir şekilde yararlanmayı biliyor. Telefon görüşmeleriniz sırasında karşı tarafın sesi Dualshock 4'ün minik hoparlöründen geliyor. Karakter geçişlerinde ve polis ararken Dualshock'un ışığı farklı renklere bürünüyor. Kuşkusuz çok gerekli değiller ama hoş detaylar. Özellikle karanlık bir ortamda polisler ararken elinizdeki cihazın da polis ışığına dönüşmesi sizi eğlendirecektir.

Oyunun çıkmasına aylar kala bir ekran görüntüsüyle ortaya çıkan FPS modu çok konuşulmuştu. PS3 üzerinde oyunu çoktan bitirmiş biri olarak en merak ettiğim özellik FPS modu olmuştu. Rockstar'ın neden çok iyi bir firma olduğunun en büyük kanıtlarından birisidir bu özellik. Çok iyi, çok güzel olduğu için söylemiyorum, adamların; "İşte Birinci şahısı ekledik, oh ne güzel!" demenin ötesinde, bunla hakikaten uğraşmış olmaları beni etkiledi.

Bu modu istediğimiz gibi özelleştirebiliyoruz. Hem farklı hareketler sırasında oyunun TPS/FPS arasında geçiş yapmasını seçebiliyorsunuz (araba sürmek, koşmak vb.) hem de hedef seçeneklerini ayarlayabiliyorsunuz. FPS modunun başarılı olması ve oyun içindeki tüm animasyonlara farklı bir bakış açısı (Yuh! İlk önce aşı yazdım :)) getirmesi, yenilenmiş versiyonlar sunduğunu iddia eden birçok başarısız Remastered oyununa açık bir ders olmuş.

Eğer oyunu PS3/Xbox 360 üzerinde deneyim ettiyseniz, oyunu yeniden satın almak için grafiksel gelişme ve FPS modundan daha fazla yenilik isteyebilirsiniz. GTA V, yeni eventler, yeni araçlar ve Michael'ın başrolde olduğu bir yan hikaye serisi sunuyor. 

Tüm bunların dışında ana senaryonun 30 saatlik devasa tecrübesi sona erince, yan görevler ve eventlerden de gına geldiğinde kendinizi atacağınız Online bölüm tamamen geliştirilmiş durumda. 

GTA Online bölüm artık 30 kişiyi destekliyor. İkinci olarak, deathmatch ve yarışlar oyuna eklenmiş durumda. Üstelik FPS modunu GTA Online ile de kullanabiliyorsunuz. Bu durum yarış oyunlarını kokpit içinden oynamayı sevenleri hayli tatmin edecektir. 

İşin kötü kısmıysa tıpkı ilk GTA Online gibi oyuncular yine servise bağlanmakta çok zorluk çektiler. İlk çıkışında yine oyuna giremedik, eski karakterlerimizi oyuna aktaramadık ve birçok oyuncu ön sipariş bonusu olan 500.000 doları alamamaktan şikayetçi oldu. Zaten GTA V'in belki de gözle görülen en büyük eksisi de bu oldu.


Sonuç! Sonuçlar önemlidir. GTA serisi önemlidir. Bir oyunun nasıl yeniden geliştirilip, yeni nesle sunulacağının en büyük derslerinden birisidir. Eğer PS3/Xbox 360 zamanı bu oyunu oynamadıysanız, zaten düşünmeyin bile, alın! Çünkü GTA V bugüne kadar yapılmış en iyi oyunlardan birisi ve yeni nesilde de durum hiçbir şekilde değişmiyor.

Genel olarak eski nesilden farklara değindiğimiz bu inceleme dışında, daha detaylı bakışlara göz atmak isterseniz:
Read More

Metal Gear Solid V: Ground Zeroes (PC) (İnceleme)

Unknown 11:16 | , , , , , , , , , , , ,

Oyunlar artık hayatımızda o kadar önemli bir yer edinmiş ki, kendinizi oyunlardan koparamıyorsunuz. En azından bu benim geçerli diyebilirim. Geçen sene çıkan Metal Gear Solid V: Ground Zeroes'u suyunu çıkarabildiğim kadar oynadım.  Süresi ne kadar kısa olursa olsun, "MGS" harfleri benim için çok önemli bir hazine. Defalarca bitirmiş olmama rağmen, PC sürümü duyurulduğunda sanki bambaşka bir oyun geliyormuş gibi sevindim. Metal Gear Solid 2'den beri konsollara özel olarak piyasaya çıkan seri, artık yeni nesille birlikte, yıllar sonra PC'yi ziyaret etti. Biz de tabii ki boş durmadık ve incelemesinin başına oturduk.

Kept you waiting huh?


Hikayeye giriş yapmak gerekirse, Metal Gear Solid Peace Walker'dan sonra, 1975 yılında Big Boss, Chico'nun hayatta kaldığını öğrenir ve Snake buna göre hareket eder. Aradan geçen olaylardan da daha sonra Paz'ın okyanusta sürüklenirken kurtarılıp, Chico ile birlikte, Cheper grubu tarafından Camp Omega adlı bir bölgede esir olur. Bizim görevimiz de Big Boss olarak Chico ve Paz'ı kurtarmaktır. Zaten oyun kısa olduğundan daha fazla hikayenin detayına girmeyeceğim. Zaten doğal olarak ara sahnelerin az olmasından da dolayı, girmem mümkün değil. 


Belirttiğimiz gibi Metal Gear Solid 'den beri hiçbir MGS oyunu PC için çıkmamıştı. Bu yüzden kafalarda az çok soru işareti bırakmıştı. Yıllardır konsolda oynanan efsanevi yapımın, PC'de nasıl bir performans göstereceği merak konusuydu. Çıkışını yaptıktan sonra gerçekten de üzerinde uğraşılmış ve harika optimize edilmiş olduğu anlaşılıyor. İyi bir bilgisayarda, neredeyse tüm ayarlar yüksek kalitede inanılmaz iyi bir frame rate oranıyla karşılaşıyoruz. Bu konuda Hideo Kojima ekibini bir kez daha kutlamak gerektiğini söylemeliyim. Bu arada belirtmemiz gerek, Nvidia kartınız varsa oyundaki performanstan daha iyisini bulabileceksiniz.


Big Boss'u idare etmek gayet kolay!


Gelelim kontrollere, Metal Gear Solid 2'nin PC sürümü hatırlayanlar kontroller konusunda ne kadar sıkıntı çektiklerini hatırlarlar. Tabii, o zamanların oynanış mekaniklerinin farklı olmasından ve PlayStation 2'den port edilmiş ötürü bazı sıkıntıları vardı. Fakat Konami bunu da düşünmüş ki, aradan geçen uzun yıllar sonra Metal Gear Solid V: Ground Zeroes'un PC'deki basit bir porttan ibaret olmadığını bizlere göstermiş oldu. Ben oyunu oynarken, ilk başlarda az da olsa zorluk yaşamıştım. Ancak, bunca yıldır konsolda MGS serisini oynadığım için gayet doğal karşılamıştım. Fakat daha sonra alışınca, oyunun kontrollerinden de keyif aldım. Sizin de belli bir süre sonra kontrollere alışacağınızı varsayıyorum. 

PlayStation 4 ve Xbox One'daki sunulan görsellikle takdire şayan bir iş çıkaran MGS: V Ground Zeroes'un PC sürümü ise bize bu görsellikten biraz daha fazlasını veriyor. Özellikle netlik, uzak çizim mesafesi ve detay seviyesi oyunun PC sürümünde bir üst kademeye çıkmış. Fox Engine'in sunduğu ışıklandırmalar ve kaplamalar çok daha temiz bir şekilde bizleri karşılıyor. Özellikle 4K destekli bir monitörde oyunu deneyim ederseniz, gözleriniz resmen bayram edecektir.

Teknik anlamda önceki sürümlere göre karşılaştırma yaparsak, MGS V: Ground Zeroes'un PC sürümü birkaç adım daha önde diyebiliriz. PlayStation 4 sürümünü geçtiğimiz yıl denediğimizde, uzaktaki nesnelere yaklaşınca (çim ve ot gibi) tekrar ortaya çıkıyordu. Oyunu PC versiyonunda bu durum biraz daha aza indirgenmiş.

Her şey aynı, ama daha güzel


PlayStation 4 sürümünü daha önce incelediğimiz için daha fazla detaya girmek istemedik. Eksi olarak oyunun kısa bir oynanış süresine sahip olduğunu söyleyebiliriz. Ana görevler ortalama 2 saat sürüyor. Tabii, siz de daha kısa bir süre içerisinde bitirebilirsiniz. Eğer ben Metal Gear Solid'i bildiğim gibi yavaş ve tadında oynamak istiyorum derseniz, yan görevlerle birlikte oyunun oynanış süresini 8-12 saate çıkarabilirsiniz. Yan görevler aynı bölgede geçiyor. Sadece, farklı görevler ve zaman dilimleriyle tekrar oynanabilirliği arttırıyor. Bu da serinin hayranlarını tatmin edecek bir düzeyde olmuş. 


Dediğimiz gibi Ground Zeroes, ana oyunun sadece Prologue, yani giriş kısmını oluşturuyor. Eğer The Phantom Pain'e giriş yapmadan evvel oynanış mekaniklerini öğrenmek istiyorum diyorsanız, Ground Zeroes ile keyifli vakitler geçirebilirsiniz. Daha fazlası için, Metal Gear Solid V: The Phantom Pain'i beklemekten başka çaremiz yok.
Read More

The Talos Principle (İnceleme) (PC) Oyun değil, adeta bir sanat eseri

Unknown 11:13 | , , , , , , , , , , , , , , , , ,

Dikkatini ver çocuğum... Sen topraktan yükseldin ve benim bahçemde yürümeye başladın..."

-Elohim

"Zeus, Europe'yi beğenir ve ilgisini ister. Bu yüzden boğaya dönüşüp kızın yanına gider. Önce hayvandan ürken Europe, önce kaçmak istese de, sonradan bu beyaz hayvanın muhteşemliğine kendini kaptırır. Korkusu tamamen geçen Europe, bir boğa görünümündeki Zeus'un sırtına biner ve beraber Girit'e giderler.

Burada, bir çınar ağacının gölgesinde Zeus ve Europe birlikte olurlar. Bu aşkın anısına Zeus çınar ağacını hiç yapraklarının solmamasını ve hep yeşil kalmasını sağlar. 

İlerleyen dönemde Europe, Zeus'a 3 oğul armağan eder (Sarpedon, Radamanthys ve Minos). Zeus bunun karşılığında kıza 3 hediye verir. (Görevi Europa'yı korumak olan, Hephaistos'un maharetli ellerinden çıkma bir robot, Talos, sağdık köpek Lailaps ve muhteşem, hedefinden şaşmayan bir mızrak).


Talos ikilinin aşkından esinlenilerek özel olarak yapılmış bir robottur. Hephaistos, Zeus'un isteği üzerine robotu, insan vücudunda ve boğa kafasıyla işledi. İnsan-makine ırkının son üyesi olan Talos'un görevi Girit'i ve Europe'yi korumaktı.

Hephaistos onu günde üç kez Girit sahillerini dolaşacak şekilde yapmıştı. Yıllarca adayı yabancı gemilerden başarıyla korudu. Sahilde bulunan kayaları gemilere atıyor ve onların parçalanmasına sebep oluyordu. 

Gemilerden kurtulup, adaya ayak basmayı başarabilenleriyse korkunç bir son bekliyordu. Talos, bronz bedenini önce alevlerde iyice ısıtıp, kor haline getiriyor, sonra da yakaladıklarını göğsüne bastırarak eritiyordu.

Talos, Argonautlar onun yaşam sıvısını boşaltıp öldürene kadar Europe'yi korumaya devam etti. "

***

Donuk bir şekilde ekrana bakıyorum. Ne söylersem söyleyeyim, ne anlatırsam anlatayım hislerimi buraya tam bir şekilde yansıtamam. The Talos Princible'la geçirdiğim her oyun sekansı sonrasında saatlerce yürüyüp düşünmek istiyorum. Sentetikleri işleyen onca oyun oynadım ama bir sentetik varlığın penceresinden insanlığa bakmam bugüne kadar hiç istenmemişti. Hiç bir oyun benden insan hayatını tüm aşamalarıyla, farklı formlarda yaşamamı istememişti. Amaçların mühür olduğu, ilişkilerin ekranın ardındaki bir yazı olduğu evrende hem bize uzak, hem bize çok yakın...

"Tapınağım seni bekliyor çocuğum, oraya git."

-Elohim

Talos Principle'ı özel kılan o kadar çok şey var ki... Derin bir mitoloji, insanı gerçekten düşündüren yoğun bir felsefe ve muhteşem hikaye anlatımı, yine aynı güzellikte bir bulmaca sistemiyle birleşince, son yıllarda oynadığınız en iyi macera oyunu ortaya çıkıyor.
Read More

Middle-Earth: Shadow of Mordor

Unknown 02:37 | , , , , , , , , , ,


Bu oyunu ne kadar zamandır bekliyorduk? Bir yıl? İki ay? Cevabınızı gerçekten merak ediyorum. Gerçekten sapasağlam, kendi ayakları üzerinde duran ve sadece ismin arkasına saklanmayan birOrta Dünya oyununu ne kadar zamandır bekliyordunuz?

Eğer kendi cevabımı verecek olursam: Battle for the Middle Earth’ün hatırı sayılır başarısını saymazsak, “En başından beri!”

Sanırsam ya orta iki ya da orta üç’e gidiyordum. Annem, kardeşim ve ben haberleri izliyoruz. Yeni gelecek bir filmden bahsediliyor. Fragmandan gösterilen kareler hayli etkileyici… Annem, “Vay be sonunda yapıyorlar, hakikaten Yüzüklerin Efendisi’nin filmi geliyor.” diye seviniyor. Ben ve kardeşim anlamaz bir şekilde ona bakıyoruz. 




Sonra, bize neşeyle Yüzüklerin Efendisi’nin tüm zamanların en sağlam fantastik kitaplarından birisi olduğunu anlatıyor. Kendisinin tuzu kuru tabi, okumuş etmiş… Neyse.

O zamanlar ne kadar harçlık alıyordum bilmiyordum. Tek hatırladığım üçüncü teneffüste bir simit ve bir şişe kola için yeterli olduğu. Hemen kitapçıya koşup kitabın fiyatını soruyorum. 8 milyon Türk lirası. Elimdeki paraya bakıp üzülüyorum ve kitapçıdan ayrılıyorum.

Kitabı kafaya takmışım bir kere, hayatımda ilk defa harçlıklarımı biriktirmeye başlıyorum. Kola olmadan kim ölmüş? Bazen simit bile gereksiz. YÜZÜKLERİN EFENDİSİ BENİM OLMALIYDI!

Bir buçuk hafta sonra, bu sefer kitapçıdan elimde hayatımı değiştirecek bir eserle çıkıyorum.
Kabul etmek gerek, Yüzüklerin Efendisi çok kitap okuyan bir çocuk için bile oldukça ağır bir edebi eser. Bazen zorlanarak bazen hayretlere düşürerek kitabı bitiriyorum. Ardından yine para biriktirip İki Kule, ardından da Kralım Dönüşü’yle üçlemeyi tamamlıyorum.

İlk film de tam o zaman vizyona giriyor ve artık kendimi kolcu sanmaya başlıyorum. Hatta lisede bu tarz kitapların saçmalık olduğunu söyleyen edebiyat öğretmenimle bile tartışıyorum.  




Yüzüklerin Efendisi’yle tanışmam ve Orta Dünya’nın sıkı bir takipçisi haline gelmemin hikayesi kısaca böyleydi. Eminim, herkesin bir Yüzüklerin Efendisi hikayesi vardır. Kitabın arkasında yazar ya:

Orta Dünya söz konusu olunca insanlar ikiye ayrılır; Yüzüklerin Efendisi’ni okumuş olanlar ve okuyacak olanlar… 

Şimdi de oyuncular ikiye ayrılıyor; Shadow of Mordor’u oynamış olanlar ve oynayacak olanlar…
Read More

Ryse: Son of Rome (İnceleme) (PC)

Unknown 02:21 | , , , , , ,




Oyunlarla haşır neşir olup, Crytek adını duymayan kalmamıştır diye düşünüyorum. Cevat, Avni ve Faruk Yerli tarafından kurulan Alman kökenli bu oyun firmasını ilk olarak 2004 senesinde Far Cry isimli efsanevi FPS oyunuyla duymuştuk. Türe kattığı yenilikler, fizik motoru ve grafikleriyle dönemi için efsane olmuş olan yapımın dağıtımcı firmasıysa Ubisoft'tu. 



Ardından Ubisoft ile yollarını ayıran Crytek, 2007 yılında karşımıza Crysis isimli yapımla çıkmıştı. Crysis, Far Cry'ın üzerine gelmiş olan pek çok yenilikle biz oyunseverlerin karşısına çıkmış ve FPS oyunları içinde gerçekten unutulmaz bir yer kazanmıştı. Crysis'in devamı olan, Crysis 2 ve Crysis 3 maalesef ilk oyunun başarısını tam olarak yakalayamıyordu. Elbette bu durum serinin devamının kötü olduğunu göstermiyor, sadece ilk oyunun ardından daha geri planda kalıyorlardı.


2013 Kasım ayındaysa, Crytek çok daha farklı bir yapımla oyunseverlerin karşısına çıkmıştı... Ryse: Son of Rome! Sadece Xbox One platformu için piyasaya sürülen yapım, aynı zamanda XBox One'ın çıkış oyunu olarak da geçiyordu. Fakat Crytek, Ryse ile beklediği ilgiyi yakalayamadı, yapım bir oyundan daha çok teknoloji demosu gibi gündeme getirildi.



Aradan geçen bir sürenin ardından Ryse: Son of Rome'un, PC platformu için geliştirildiği duyuruldu. Şimdiyse yapım PC kullanıcılarıyla buluşmuş durumda. Peki Crytek Xbox One'da yakalayamadığı başarıyı PC'de yakalayabilecek mi?



Kahraman Marius!



Yapımın hikayesi aslına bakarsak çok ilgi çekici özelliklere sahip değil. Hatta kısaca bir intikam hikayesi olduğunu söyleyebiliriz. Barbar'lar Roma'ya karşı savaş başlatırlar ve Marius'un ailesi bu savaşta ölür. Babasına verdiği söz ve intikam hırsıyla gücünü toparlayan Marius, tüm Barbar'ları yok edip, Roma'yı kurtaracağına söz verir. Böylece bizim oyundaki hikayemiz başlamış olur.




Evet, söylediğim gibi çok şaşırtıcı bir hikaye söz konusu değil ama bu hikayenin işlenişi ve gerçek olaylardan esinlenilmiş olması işleri biraz değiştiriyor. Sonuçta tarihte Roma İmparatorluğu'nun dönemi gerçekten büyük ve önemli bir yere sahip durumda.



Hızlıca maceranın içine girmemizin ardından, her Hack'n Slash oyununda olduğu gibi karşımıza çıkan düşmanları öldüre öldüre ilerliyoruz. Öldürmek burada biraz hafif kaldı sanırım, çünkü bu işlemi olabildiğince kanlı bir şekilde yapıyoruz. Kanlı yapıyoruz dediğim için aklınıza hemen gereksiz vahşet öğeleri gelmesin, düşmanlarınızı infaz ettiğiniz sahneler kesinlikle oyunun en büyük artılarından bir tanesi olmuş.
Read More